İş dünyası Afyonkarahisar’a ağır sanayi yatırımı bekliyor Afyonkarahisar Sanayicileri ve İş adamları Derneği (AFSİAD) Başkanı Hüseyin Şehitoğlu iş dünyası ve ekonomi üzerine yönelttiğim sorulara yanıt verdi. Ekonominin geldiği noktayı anlatan Şehitoğlu, endüstriyel sanayide atılımlar yapmasının şart olduğuna dikkati çekti. İhractı artırma noktasında İtalya’nın uyguladığı Lece Ossolo Sistemi’ni örnek gösteren Şehitoğlu;”İş dünyası olarak, ağır sanayi dallarından nitelikli üretime dayalı, endüstriyel sanayi dallarından büyük bir yatırımın ilimize kazandırılmasını talep ediyoruz” dedi. 1-2016 yılının ilk çeyreğinde nasıl bir ekonomi vardı? 2016 yılı ilk aylarda aslında bu yıl için ekonomide ümitli bir başlangıç belirtileri gösteriyordu. Hükümetin bir takım ekonomik faaliyetleri canlandırma ve yapısal reformları belli bir takvim ile sıralaması biz sanayici işadamlarının beklentilerini de artırmış olarak 2016 ya başlamıştık. Ancak 2016 yılı ilk çeyreğinin sonlarına doğru tabiri caiz ise ,düşe kalka bir ekonomik görünüm sağlayacağımızı da tahmin etmeye başlamıştık. Ama piyasalarda da ekonominin canlanması için olumlu yönde ciddi bir irade sergileniyordu, bilhassa üretime dayalı sanayi olsun istihdam verileri ile bunu destekler mahiyette idi. Ekonomimiz hükümetten beklediği yapısal ve hukuksal adımları atması ile anında gözle görünür bir ivmeye ulaşabileceğini hissettiriyordu. Bu arada jeopolitik etkiler ekonomi üzerinde bir baskı oluşturmaya da devam ediyordu. 2-2016’nın ikinci çeyreğinde yaşanan darbe teşebbüsü ekonomiyi nasıl etkiledi. Şu anda yaşanan gelişmeler hakkında düşünceleriniz neler? Hain darbe teşebbüsü ile ekonomi dünyasının ciddi bir şoka girdiği muhakkak ama çok çabuk üzerindeki bu şoku atlattı. Hatta tarih vermek gerekirse 15 Temmuz hain darbe girişiminin hemen ikinci haftası yani ağustos ayının ilk günleri piyasalarda milletimizin şuurlu davranan bireylerinin ellerindeki döviz cinsi mevduatlarını hemen Türk Lirası’na çevirmekte olduğu bir destek izledik, bu çok önemli bir duruştu. Ekonomimiz hain darbe girişimine adeta aldırış etmedi, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) gibi ekonominin amiral gemileri diye adlandıracağımız kurumlarımızdan tek ses yükseldi, Milletimiz bir siyasi parti haricinde hangi siyasi düşüncede olursa olsun birlik ve beraberlik görüntüsü içinde adeta tek vücut oldu. O günlerde her şehirdeki meydanları dolduran asil milletimizin evlatları, kundaktaki bebekten, tekerlekli sandalyesi ile yaşlı büyüklerimize kadar herkes bu vatan için birlikte hareket ettiler. Biz sivil toplum örgütleri de elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettik, halkımız ile birlikte olmaya çaba sarf ettik. Bir ülke için ekonomik gelişmelerin olumlu seyri ancak ve ancak o ülkenin huzuru, güveni ve ilkeli yöneticileri ile mümkündür. Bizler bunu en iyi bilen iş dünyasındanız. Bir ülkede güven ve istikrar olmazsa, hukuk olmazsa, hak da olmaz, kazanç da olmaz. O zaman da toplumun eğitim, sağlık, kültür gibi ana can damarları da olmaz. Güçlü ekonomiler ancak güçlü devlet yapısı ile oluşur. Yani bu hain darbe girişimi başarılı olsaydı kanımca sadece bir darbeden ibaret olarak kalmayacaktı, vatanımızın işgali hedefti, bizler bunu görebiliyoruz. Tabi ekonomimiz yara aldı, ciddi bir olumlu beklenti içindeyken, birdenbire bu hain girişim ekonomimizi etkiledi. Bunu şimdi çok daha iyi görebiliyoruz, hissedebiliyoruz. Bu arada ülkemizin etrafı sanki ateş çemberi gibi biliyorsunuz, Suriye’nin iç karışıklığı, Irak’ın iç karışıklığı derken, DAEŞ, PYD, YPG, PKK varken devletimiz bu unsurlarla mücadele ederken FETÖ’nün de bu unsurlara hizmet edercesine hareket ettiğini görmeyenimiz kalmadı. Büyük fotoğrafa baktığımızda –ki biz ihracatçılar bunu çok daha iyi gözlemleyebiliyoruz, tüm olumsuzluklar sanki tek elden koordine ediliyormuş gibi bir hal aldı. Tüm mesele Türkiye’nin güçlü olmaması, tüm yapılanlar Türkiye’nin dizlerinin üzerine çöküp, her istenileni yapacak bir zayıf devlet olması üzerine kurulu bir senaryo. Tehlikeli bir coğrafyadayız bunun ekonomimize olumsuz etkisini görmemek yanlış olu. Ama Türkiye’den başka bir vatanımız da yok. Onun için her zamankinden fazla gayretle ekonomimize canlılık kazandırmaya gayret ediyoruz. İnanın yakın çevremizdeki sanayici işadamları dostlarımız da bu görüş içindeler. Son günlerdeki kredi kartlarının taksit sayısının artırılması, varlık barışı, teşvik paketleri gibi ekonomik durgunluğu bir nebze azaltacak eylemler ile de hükümetimiz ekonomiyi canlandırmak adına bir takım faaliyetlerde bulunuyor. Bu uygulamaları da olumlu görüyoruz. 3-Başbakan Binali Yıldırım orta vadeli programı açıkladı. Orta vadeli program büyüme vaad ediyor ve bu büyüme yüzde 5’in altında olmayacak. En önemli amaç ise istikrar. Programa ilişkin neler söylersiniz iş dünyası adına artı ve eksi yönleri neler? 2023 Türkiye’si hedefleri için zaten ekonomik büyüme yıllara sarih %5’in altında olmaması lazımdı. Şayet Çin ve Hindistan’ı düşünmeden diğer tüm dünya ülkelerine bakarsak Türkiye her yıl kesintisiz sürekli büyüme gösteriyordu. Ama bu büyüme hızı hedeflere ulaşmak için yeterli mi? Değil. Şayet Türkiye’nin coğrafi etrafında cereyan eden olumsuzluklar olmasa, içeriden ve dışarıdan olumsuz müdahaleler olmasa inanın Türkiye gerek büyüme, gerekse gayri safi milli hâsıla oranlarındaki artış ile dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisine rahatlıkla girmiş olacaktı. Şu anda yanılmıyorsam Türkiye dünyada 18.sırada..Bu kolay elde edilmiş bir başarı değil ama yeterli de değil. İşte hükümet orta vadeli programında ne olursa olsun büyüme hızını %5’in altına asla düşürmeyeceğiz diyor, güçlü bir irade ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra hukuksal ve yapısal bir takım reformların da yanı başında gelmesi lazım ki büyüme saman alevi gibi olmasın. Sayın Başbakanımızın da üzerinde durduğu bence de çok önemli olan nitelikli ürünlerin imalatı ve katma değer kazandırılmış ürünlere geçebilmek için yapılacak faaliyetler. Yani artık yükte hafif pahada ağır olan üretim modelini benimsemek gerekiyor. Buna dünyada 4.jenerasyon üretim modeli deniliyor. Türkiye bence ekonomide üretime dayalı modeli desteklemek zorundadır. Bunun için üniversitelerimize de önemli görevler düşüyor. Ürün geliştirme gibi sanayici ile ortak çalışmalara önemli teşvikler verilmesi gerekmektedir. Sanayicinin daha nitelikli ürünleri imal edip pazara sunabilmesi için gereken ne varsa seferber edilmelidir. Artık 21.yüzyıl Türkiye’sinin endüstriyel sanayide atılımlar yapması şart çünkü 2023, 2053, 2073 hedeflerine ancak bu şekilde ulaşabiliriz. Tabi nitelikli iş gücü yetiştirilmesi hatta şuurlu bir iş gücü yetiştirilmesi için de sosyal anlamda projeler hayata geçmelidir. Orta vadeli programın bu yönde geliştirilmesi beklentimiz var. Programın artısı ,hükümetimizin ekonomik istikrar ve endüstriyel sanayiye önem vereceği yönünde adımlar atmış olmasıdır. Ama bu programın tam koordine ile hayata geçebilmesi açısından da az önce belirtiğim adımların da atılması gerekir diye düşünüyorum. 4-Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci: “İhracatta belirli yüzdeyle, üretici olma şartıyla bir önceki seneye göre artık miktarı kadar prim desteği verilecek" şeklinde bir açıklama yaptı. Sizce bu durum ihracatı artırır mı? İhracatı artırmak için bir yol ama yeterli mi? Değil. Çünkü ihracatı artırabilmek için üreticinin bilinçlendirilmesi, homojen bir kalite anlayışının sektörlerce benimsenmesi, istikrarlı fiyat dengesinin oturtulması lazım. Bunun için de lobicilik faaliyetlerine hız verilmesi lazım. Tek bir ağızdan, tek bir elden yönetim ile ihracatçı birliklerinin bu birlikteliği sağlayacağı bir takım yapısal reform niteliğinde adımlar atılmalıdır. Şöyle ki İtalya Devletinin ihracatçısına uyguladığı bir sistem var ,Lece Ossolo Sistemi. Bu sisteme benzer bir sektörel açılım yapılabilir. Hatta pilot bir sektör seçilip değerlendirilebilir. Bu sistemde ülke ihracatçı firmasına hedef ülkeler işaret ediyor, şayet bu hedef ülkeler ihracat yaparsanız vadeli alacalarınızı ben nakit öderim diyor. Ya da peşin alacaklarınıza karşılık size prim veririm diyor. Yani ülkenin hedef pazar olarak işaret ettiği ticaretini geliştirmek istediği pazara ihracat yapana destek veriyor. Bu örnekte olduğu gibi bir model üzerinde çalışılabilir. Ben Türk ihracatçısına bu ve buna benzer modellerin faydalı olacağı kanaatindeyim. 5- Rusya ile yapılan anlaşma ile gıda ürünlerine uygulanan ithalat kısıtlaması kaldırıldı. Afyonkarahisar için bir kazanç sağlar mı? Tabi ki sağlar. Çünkü Afyonkarahisar artık seracılıkta da ismini ön plana çıkaran illerimizden birisi oldu. Seracılık ürünlerinin Rusya pazarında kabul gördüğünü biliyoruz. Ayrıca diğer tarım ürünleri için de ciddi bir Pazar. Bu kısıtlamanın kaldırılmış olması ilimize kuşkusuz fayda sağlayacaktır. Ama bu fırsatı çok iyi değerlendirmek lazım. Her sektörde olduğu gibi tarımsal ürünlerde de kıyasıya rekabet var, başka ülkelerin rekabet ettiğimiz ticari aktörleri var. Onları da göz önüne alarak ihracatçımızın Rusya’ya gerek fuar, gerekse ikili iş görüşmeleri vs .gibi ortamlara ayak uydurması ve ürünlerini acilen pazarlama için faaliyetlerde bulunması gerekiyor diye düşünüyorum. 6-Afyonkarahisar ekonomisi şuanda ne durumda? Önümüzdeki yıl için beklenti neler. İş dünyasının hükümetten talebi var mı? Afyonkarahisar ekonomisi dinamik bir yapıya sahip. Çünkü jeotermal kaynakların verimli kullanımı sayesinde seracılık, otel turizmi, kongre ve spor turizmi, mermer madencilik, tarımsal ekonomi, inşaat yapı malzemelerinde tuğla sektörünün canlılığı, yumurta üreticiliğinde marka şehirler içinde olmamız, et ve et ürünleri gibi gıda ürünlerinde ulusal markalarımız gibi birçok sektörü bir arada barındırıyoruz. Son dönemde su sektöründe yapılan bir yatırım ile de buna benzer yatırımların da yapılmaya devam edeceğini gözlemliyoruz. Dolayısı ile bu çeşitlilik ekonomimizi dinamik tutuyor. Tek ihtiyacımız olan şey birliktelik. Birlikte hareket etme kabiliyetimiz de olumlu anlamda gelişiyor bunu gözlemliyoruz. Önümüzdeki yıllar için Afyonkarahisar ümit veriyor. Dışarıdan farklı iş kollarından yatırım almaya gayret etmeliyiz. Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar için büyük bir şans. Kabinede de sevilen sayılan bir şahsiyet. Bizlere her seferinde “büyük projeler getirin hayata geçirelim” diyor. Sayın Bakanımıza da arz ettiğim bir husus şu; Afyonkarahisar’a büyük bir ağır sanayi getirilmesi için seferber olmalıyız. Ancak Afyonkarahisar o zaman bir gömlek daha ileriye gidebilecek. Şayet Uluslararası düzeyde bir firma veya kurumun ilimize büyük çaplı bir yatırım yapmasını sağlayabilirsek, nitelikli iş gücümüz göç etmeyecektir. Nitelikli iş gücümüz aynı zamanda eğitim kalitemizi de daha yukarılara çekecektir. Afyonkarahisar sosyal anlamda da marka şehirler içine girmeyi başaracaktır. İş dünyası olarak hükümetten bu güne kadar makul isteklerimiz ile ilgili olumsuz bir cevap almadık ama bu ağır sanayi dallarından , nitelikli üretime dayalı, endüstriyel sanayi dallarından büyük bir yatırımın ilimize kazandırılmasını talep ediyoruz. Hemen yanı başımızdaki illere baktığımızda; ekonomik, sosyal anlamda yaşanabilir, daha gelişmiş bir il olma yolunda emin adımlarla ilerleyebilmek için ilimize mutlaka 1000 kişi-2000 kişi istihdam edilebilecek bir sanayi tesisinin kazandırılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için hükümetimizin kısa veya orta vadeli yatırımlarında Afyonkarahisar’ı işaret etmesi yeterli olacaktır. Yerli otomobil fabrikası olabilir, yerli uçak fabrikası olabilir, ya da cam ve cam ürünleri fabrikası. Çünkü hammaddemiz var. Lojistik bakımdan da çok önemli bir noktadayız, Yöneticilerimizin de bu noktada hem fikir olup, birlikte hareket edip Afyonkarahisar’ın daha da emin adımlarla ilerlemesi gelişmesi için büyük bir yatırımı kazandırabilmek açısından bir konuyu ele alıp ilerlersek sonuç alacağımıza inanıyorum.>>Fatma Uygun Taşkın